İnsanlar, birey olarak ve kendi kurdukları yapılarla, insan olmanın gereklerinin yerine getirilmesi için mücadele etmiştir ve etmektedir. Bu yapılardan biri de çalışma hakkının korunması ve geliştirilmesi için çalışmalar gerçekleştiren sendikalardır.
4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununa göre “Kamu görevlilerinin ortak ekonomik, sosyal ve meslekî hak ve menfaatlerini korumak ve geliştirmek için oluşturdukları tüzel kişiliğe sahip kuruluşları” ifade eder.
Kamu alanı sendikacılığının olmazsa olmazı İnsan haklarıdır. Bu çerçevede insan haklarına dayalı sendikacılık, güvencesiz çalıştırılan 4/B’li kamu çalışanları, engelli kamu çalışanları, 2828 ve 3413 sayılı Kanunla yetiştirme yurtlarından ayrılarak işe yerleştirilen kamu çalışanları, kadın kamu çalışanları olmak üzere sosyal adaletsizlikle daha fazla karşı karşıya kalan tüm kamu çalışanlarının haklarını insan hakları bağlamında korumak ve geliştirmek üzere sendikacılık faaliyetlerini sürdürmektedir.
Kuşkusuz “insan haklarına saygı” resmi ve özel tüm tarafların ortak söylemi insan haklarının herkes tarafından kabul edildiği ve referans yapıldığı bir gerçektir. Ancak Türkiye’de kamu sendikalarının insan haklarına dayalı sendikacılık yaptığını söylemek zor.
Diğer sendikaların insan haklarına dayalı sendikacılık yapamamasının en önemli nedeni, Türkiye’deki kamu sendikalarının, sendikal örgütlenme mücadelesinde görülmektedir. Türkiye’de kamu çalışanlarının 1965 yılında 624 sayılı yasayla kazanılan örgütlenme hakkı, 12 Mart 1971 darbesi ile ellerinden alınmıştır. 12 Eylül 1980 askeri darbesi ise kamu çalışanlarının örgütlenme şansını ortadan kaldırmıştır. 1980 sonrası, kamu çalışanlarının sendika kurma haklarının yasal düzenlemeyle tanımlanması, kamu çalışanlarının sendika hakkını alabilmek için siyasi bir mücadeleye girmesine, bu durumun sendikal kimlik haline gelmesine neden olmuştur. Sendikalar siyasi mücadelenin bir aracı olarak varlığını inşa etmiştir.
Bu durum insan haklarına dayalı sendikacılıktan daha çok siyasi görüşe yakın bir sendikacılık yapma şeklini doğurmuştur. Sendikaların kendilerini tanımladıkları ve diğer sendikaya karşı konumlandırdıkları yerde taraf olmayı tespit etmek mümkündür. Sendika üyelerinin veya üye olacak sendika üyelerinin siyasi görüşleri. Özellikle küçük ölçekli sendikaların “siyasi görüşsüz” sendikacılık yapıyoruz ifadesini de meşrulaştıran, biz şu siyasi görüşü desteklemekteyiz, bizim siyasi duruşumuz buna izin vermiyor, adam bizim adamımız korumak kollamak lazım şeklinde oluşan sendikacılık bugün kamu sendikacılığının dar bir zeminde yapılmasına neden olmaktadır.
Sendikal mücadelenin insan haklarının merkezine oturtulması bir zorunluluk olması gerekir. YURT Sendikaları vizyonu ve misyonu ile kamu sendikacılığında farklı bir mücadele vermektedir. Bu nedenle YURT Sendikaları diğer sendikal yapılardan daha farklı bir bağlamda sendikacılık faaliyeti yürütmektedir.
Türkiye’de siyasi bir gücü arkasına almadan sendikacılık yapılamaz tezini yıkan tek örnek olan YURT – Sendikaları istikrarlı bir şekilde büyümeye devam ediyor. Daha önce bir sendikaya üye olmayı aklından dahi geçirmeyen, bir sendikadan istifa ettiği halde diğer yapılara da soğuk bakan kamu çalışanlarının güvenini kazanmış olmanın gururunu ve sorumluluğunu taşıyoruz.
YURT Sendikaları olarak kamu çalışanlarının sıkıntısını da bilerek, özgür bir sendika kurma ülküsü ile çıktığımız yolda 2013’ten bu yana kardeşlerimizle birlikte yürüyoruz.
Siyaseten bağımsızlığını cumhuriyetimizin temel ilke ve inkılaplarına bağlılık, vatanın ve ulusun bölünmezliği ile çerçeveleyen YURT – Sendikaları, sivil toplum örgütlerinin gerçekten sivilleşebileceğine dair bir umut olarak görmektedir. Kendi deneyimimiz, bağımsız kalarak da sendikacılık yapılabileceğinin ispatıdır.
Üyelerin yalnızca temsil edilmediği, söz, yetki ve karara katılabildiği tek yatay örgüt modeli olan YURT – Sendikaları içinde “Biz Birlikte Güçlüyüz” diyenlerle büyüyoruz.
Tufan GÜL
YURT – Eğitim Sen
Genel Başkan Yardımcısı
Yorum yaz